Haziran ayının 13’ünde cumhurbaşkanlığı seçimi sonuçlarının resmi ilanının ardından, güvenlik güçlerinin bütün tehdit ve korkutma çabalarına rağmen, binlerce insan İran’ın birçok şehrinde İslamcı Cumhuriyet’e karşı protesto gösterileri yaptı. “ Kahrolsun Diktatör ” göstericiler tarafından en çok atılan sloganlardan biriydi.
Cumartesi günkü protestolar İran’da haftalardır sürmekte olan kalkışmaların doruk noktasıydı. Son birkaç haftadır süren Cumhurbaşkanlığı seçimi kampanyası İran halkına İslami rejimden duyduğu hoşnutsuzluğu ve ona karşı itirazlarını gösterebilmesi için bir fırsat yarattı. Seçime günler kala, binlerce insan sokaklara çıktı ve marşlar söyledi, “Kahrolsun Diktatör, Şah ya da Doktor ! ” (Şimdiki hükümete gönderme yaparak) ,“ Maskesiz Musavi ! “, “Tüm siyasi tutsaklara özgürlük !” , “ Güle güle Ahmedinecad !” sloganları attı.
Musavi yanlısı kampanya kılığına bürünmüş olan ve her geçen gün güçlenen protesto dalgaları, İslamcı rejimi telaşa düşürdü. Sağ kanada bağlılıyla bilinen rejimin temel güvenlik gücü Pasdaran Ordusu , rejime karşı bir “kadife devrim” yapmaya yönelik hareketleri ezeceğini duyuran bir bildiri yayınladı. Dahası, Musavi kampanyası içindeki aşırı grupların rejimi bir sözde “ kadife devrim”le yıkmaya çalıştıklarını duyurdu. Seçimden bir gün önce , oy sandıklarunın kapanmasından sonra sokaklarda toplanmayı yasakladığını ve her çeşit itaatsizliği şiddetle cezalandıracağını bildirdi.
Şurası kesin ki, baskıcı rejim İran halkının seçim kampanyasını rejimin bütünlüğünü sorgulamak ve onu yıkmaya çalışmak için kullandığının farkına vardı. Halkın Ahmedinecad’ı silmekle yetinmeyeceğini ve rejimi ortadan kaldırmak için sonuna kadar gideceğini anladı. Bu yüzden, sağ kanat gelişmelerin tehlikeli bir duruma gelmesine son verme kararı aldı. Daha fazla kargaşayı önlemek için, seçim sirkine son verme kararını aldılar ve böylece, ikinci bir seçim olasılığını ortadan kaldırdılar.Oyların % 63’ünü Ahmedinecad’a “vermek” seçim öncesi gelişmelerin devam etmesini engellemeye yönelik apaçık bir hileydi. Ayrıca, her sokak başına silahlı muhafızları,gizli polisleri dikip Ahmedinecad tarafından görevlendirilmiş 20.000’den fazla kişiden oluşan silahlı kalabalığı başkent Tahran’a getirdiler.
Rejimin temel amacı, halkın ayaklanmasını ezmektir, bu arada kendi kliklerinden bir kısmının kurban edilmesi gerekse bile. Diğer adaylar, Musavi, Karubi ve Rezai önce kararsız kaldılar ama sonra hem Musavi , hem de Karubi oyların yok edildiğini ve seçim sonuçlarını kabul etmeyeceklerini açıkladılar. Bununla beraber, yapacakları pek fazla şey yok. Rejime karşı çıkamazlar çünkü politik bir güç olarak varlıkları İslami rejimin varlığına bağlı. Çok güç bir durumdalar. Direnmezlerse kimse onları ciddiye almayacak, direnirlerse halk onları aşmak için bu fırsatı kullanacak. Kullanım değerleri, sadece İslami rejimin sözde reformist hizbi kadar. İslami rejim olmazsa, hiçbir işe yaramaz olacaklarını çok iyi biliyorlar. Ne var ki, rejim onlar için kutsal olduğundan, onlar için en iyi yol uyum göstermek. Onların tasfiye edilmesiyse, sağ kanadın planının bir parçası.
Bir yandan İran’ın İslami rejim içindeki hizipler ,öte yandan insanların rejime protestoları yeni bir aşamaya girdi. “Saygın uzlaşı” ve altın denge artık imkansız. Bu nedenle, “Ahmedinecad’a hayır” kampı ne kadar boyun eğme belirtisi gösterirse, o kadar küçük düşer ve yok olur ; ne kadar direnirse, sistemin sınırları dışına çıkışını o kadar hızlandırır. Öte yandan, zaten rejim alçaklığını ve baskıcılığını şimdiye kadar defalarca gösterdi. Bu rejim gitmek zorunda. Bu, halkın verdiği hüküm.
Halkın protesto eylemleri durumu her iki hizip için de daha da içinden çıkılmaz bir hale getirdi. İnsanlar, sözde “seçimler” sırasında rejimin bütününe yönelik kararlılıklarını ve nefretlerini gösterdiler. Halkın protestoları,rejimi korkudan tir tir titretiyor. Bizim yapmamız gerekense, bu protestoları yoğunlaştırmak ve bu baskı ve zorbalık rejimine karşı mücadele etmek. Bu alçak rejimden kurtulabiliriz ve kurtulmalıyız.